All the Moons, 19. yüzyılın sonlarında, Bask bölgesinin kuşatmalar altında olduğu dönemde geçen etkileyici bir film. Film, travmatik bir savaş sahnesi ile başlıyor. Ana karakterimiz, küçük bir kız çocuğu, savaş sırasında ağır yaralanıyor ve bir grup gizemli kadın tarafından bulunuyor. Bu kadın grubu, izleyicilere büyülü bir atmosfere sahip bir mağarada tanıtılıyor. Mağarada tedavi edilen kız çocuğu, kısa sürede iyileşiyor fakat çok geçmeden fark ediyor ki, bu kadınlar sıradan hemşireler değil; onlar vampir. Film, vampir mitini alışılmış kurgulardan farklı bir anlatımla sunarken, izleyiciye kız çocuğunun yeni hayatına adaptasyon sürecini ve onun ölümsüz yaşamı sorgulama yolculuğunu izletiyor. Her ayın sonunda, tüm dolunayların gizemli ve sembolik anlamları olduğunu keşfettikçe, derin bir kişisel ve metaforik gelişim süreci yaşıyor. Çekimlerde kullanılan doğa manzaraları ve içeride geçen çarpıcı sahneler, filmin mistik atmosferini güçlendirirken, karakter gelişimleri de oldukça etkileyici bir derinlik sunuyor. Başroldeki küçük kız çocuğunun masumiyeti ile vampir yaşamının karanlık doğası arasındaki zıtlık, izleyiciyi derinden etkiliyor ve filmin temasını oldukça iyi pekiştiriyor. All the Moons, sadece fantastik bir vampir hikayesi anlatmıyor; aynı zamanda ölümlülük, kayıp ve aidiyet gibi derin konuları da ele alıyor. Film, izleyicilere her dolunayda yeni duygusal ve düşünsel keşifler vaat ederken, sinematografisiyle de adeta bir görsel şölen sunuyor. Vampir hikayelerini seven izleyiciler için kaçırılmaması gereken bir yapım olan All the Moons, uzun süre akıllarda kalacak sahneler ve duygular bırakmayı başarıyor.