Beğen, Sev Ve Hemen Kaç, çağdaş bir aşk hikayesi sunan ve modern dünyada duygusal bağların karmaşıklığını işleyen bir film olarak dikkat çekiyor. Başrollerinde yer alan karakterlerin derinliği, izleyiciyi çeken en önemli unsurlardan biri. Film, 1990'larda Paris'te geçiyor ve yazar Jacques Tondelli'nin (Pierre Deladonchamps) yaşamına odaklanıyor. Jacques, kendisiyle olan savaşı ve AIDS hastalığı ile boğuştuğu bu dönemde, hayatı ve aşkı yeniden tanımlamak zorunda kalıyor. Arthur Prigent (Vincent Lacoste) isimli 22 yaşındaki üniversite öğrencisi ile yolları kesiştiğinde, aralarında beklenmedik bir bağlantı gelişiyor. Arthur'un yaşam enerjisi ve gençliği, Jacques'in yorgun ama bilge ruhuna yeni bir soluk getiriyor. Her ikisi de kendi içlerinde bir tür keşfe çıkarken, aşkın iyileştirici gücü ve kaçınılmaz kayıplarının altı çiziliyor. Film, karakterlerinin içsel dünyalarını ve dışsal yolculuklarını çekici ve etkileyici bir şekilde işlemeyi başarıyor. Arka planda ise o dönemin sosyal ve politik havası adeta bir resim gibi işlenmiştir; AIDS krizi, toplumsal kabulleniş ve cinselliğin keşfi temaları dikkatlice ele alınmış. Yönetmen Christophe Honoré'nin dokunaklı yönetimi, izleyicilere karakterlerin duygusal yoğunluğunu hissettirmekte oldukça başarılı. Sahne tasarımı ve diyaloglar doğal bir akış içinde seyirciye sunulurken, film boyunca kullanılan müzikler dönemin ruhunu yansıtmakta etkileyici bir rol oynuyor. Beğen, Sev Ve Hemen Kaç, izleyicilerine derin bir düşünce ve duygusal bir yolculuk vaat ediyor. Eğer zamansız ve karmaşık aşk hikayelerini seviyorsanız, bu filmi izlemek kaçınılmaz bir deneyim olacak. Karakterlerin içsel çatışmaları ve samimi ilişkileri izleyiciyi büyülüyor; aşk, kayıp ve umuda dair bir keşif filmi olarak hafızalarda yer ediniyor.