Ugetsu, Japon sinemasının en değerli yapıtlarından biri olarak kabul edilen, derinlemesine incelenmesi gereken etkileyici bir film. 1953 yılında Kenji Mizoguchi yönetmenliğinde çekilen film, hem görsel estetiğiyle hem de hikayesinin derinliğiyle izleyicileri kendine hayran bırakıyor. Film, 16. yüzyıl Japonya'sında, iç savaşların ve kaosun hâkim olduğu bir dönemde geçiyor. Ugetsu'nun merkezinde, zengin olma hayaliyle yanıp tutuşan bir çömlekçi olan Genjuro ve savaşta daha fazla itibar kazanmak isteyen kardeşi Tobei bulunuyor.
Hikaye, Genjuro ve Tobei'nin köylerinden ayrılarak hayallerinin peşinden gitmesiyle başlıyor. Ancak, bu yolculuk sadece dışarıdaki dünyanın değil, içsel çatışmaların da bir keşfi oluyor. Fantezi unsurları ile bezeli anlatımı, filmde gerçeklikle hayal arasındaki ince çizgiyi ustaca gösteriyor. Masalsı bir anlatımla ilerlense de, savaşın getirdiği acı ve yozlaşmanın etkileri hikayeye sürekli nüfuz ediyor.
Filmin en dikkat çekici yanlarından biri, karakterlerin derinliği ve karmaşıklığı. Mizoguchi, karakterlerin iç dünyalarını ve motivasyonlarını ustaca işleyerek izleyicinin sempati kurmasını sağlıyor. Genjuro’nun hırsı ve bunun getirdiği yıkım, Tobei’nin masum ve çaresiz hayalleriyle bir arada verilerek adeta trajik bir ders sunuluyor.
Sanat yönetimi ve sinematografisi ile dönemine göre son derece etkileyici olan Ugetsu, filmi sadece bir izleme deneyimi olmakla kalmıyor, aynı zamanda adeta bir tabloyu andıran sahneleriyle izleyiciyi büyülüyor. Özellikle, ruhların gizemli dünyasına dalınan sahneler, izleyiciyi gerçeklikten koparıp fantastik bir dünyaya taşıyor.
Ugetsu, zamansız bir yapıt olarak, izleyicilerine yalnızca duygu dolu bir hikaye sunmakla kalmıyor, aynı zamanda insanlığı, hırsı, tutkuyu ve kayıpları da sorgulatıyor. Bu büyüleyici filmi izlemek, yalnızca bir hikaye tanıklığı değil, çok daha derin bir sanatsal deneyime davetiye çıkarıyor.