Tinnitus, izleyicileri psikolojik bir gerilim dolu serüvene davet eden, dikkat çekici ve özgün bir yapım. Filmin ana karakteri olan genç kadın, hayatını tamamen değiştirip etkileyen ani bir olay sonucu, hem kendi iç dünyasında hem de çevresindeki insanlarla olan ilişkilerinde büyük bir dönüşüm geçirir. Bu durum, karakterin bir yandan kulak çınlaması adı verilen tinnitustan muzdarip oluşunu işlerken, öte yandan zihninde ve gerçek dünyasında yaşadığı çatışmalara da şahit olmamıza olanak tanıyor. Genç kadının hayatı, gürültülü bir gece kulübünde düzenli olarak DJ’lik yaptığı bir gece, kulaklarında aniden başlayan dayanılmaz çınlama ile alt üst olur. Tinnitus, sadece sürekli bir ses değil, aynı zamanda zihinsel sağlığını ve yaşam kalitesini tehdit eden bir unsur haline gelir. Film, izleyiciyi, karakterin bu yeni ve zorlu duruma karşı verdiği mücadeleye, kendisiyle ve içsesleriyle yüzleşmesine tanık eder. Tinnitus, usta işi sinematografisi ve sürükleyici hikayesiyle, hem gerilimi hem de duygusal yoğunluğu başarıyla bir araya getiriyor. İnsan psikolojisinin derinliklerine inen bu yapım, seyircileri düşündürücü sorularla baş başa bırakıyor: Gürültü dolu bir dünyada sessizliği yeniden bulmak mümkün müdür? İç seslerimiz bize ne anlatır ve onları susturmak hangimizin elinde? Karakterin yaşadığı bu içsel yolculuk, sağlam bir senaryo ve güçlü oyunculuklarla destekleniyor. İzleyiciler için gerilim dolu anlar sunan film, aynı zamanda karakterin duygusal dünyasına olan bağlılık ve empati geliştiriyor. Tinnitus, izleyicileri hem görsel hem de işitsel anlamda etkileyecek, uzun süre akıllarda kalacak türden bir yapıt. Sonuç olarak, Tinnitus’u izlemenizi kesinlikle tavsiye ederiz. Hem psikolojik derinliği hem de etkileyici anlatımıyla, bu film yıllarca konuşulacak kadar iddialı ve unutulmaz. Sinema yolculuğunda yoğun bir deneyim arayan izleyicilere hitap eden bu film, türün meraklıları için kaçırılmaması gereken bir fırsat sunuyor.