The Square, sanat dünyasının arka planında geçen bir hiciv olarak karşımıza çıkıyor. Yönetmen Ruben Östlund, İsveç toplumunu ve modern sanat dünyasını keskin bir mizah anlayışıyla eleştiriyor. Filmin merkezinde, prestijli bir modern sanat müzesinin küratörü olan Christian yer alıyor. Christian, bir yandan başarılı bir sergi düzenlemeye çalışırken diğer yandan karmaşık kişisel yaşamıyla başa çıkmak zorundadır. Hikâye, sanatın temel ilkeleri ile toplumun ahlak değerlerini sorgularken, seyirciyi provoke eden sahnelerle dolu. The Square, bir sanat eseri olan aynı isimli kurgu parçası etrafında gelişiyor. Bu eser, insanların birbirlerine karşı duydukları sorumlulukları temsil ediyor. Ancak işler planlandığı gibi gitmiyor ve Christian kendini bir dizi beklenmedik ve karmaşık olayın içinde buluyor. Film, mizahi diyalogları ve alışılmadık anlatımıyla dikkat çekerken, görsel açıdan da zengin bir deneyim sunuyor. Östlund’un yönetmenlik becerisi, izleyiciye alışılmışın dışında bir sinema deneyimi yaşatıyor. Oyunculuklar da oldukça etkileyici, özellikle Christian’ı canlandıran Claes Bang performansıyla övgü topluyor. The Square, izleyiciyi hem güldüren hem de düşünmeye sevk eden bir başyapıt. Günümüz toplumundaki ikiyüzlülüğü ve bireyler arasındaki güvensizliği ortaya koyarken, seyirciye her karakterde kendinden bir parça bulma imkânı tanıyor. Film, karmaşık yapısı ve zekice kurulmuş sahneleriyle defalarca izlemeyi hak ediyor. Bu benzersiz filmi izlemek, sanatın ve insan doğasının derinlerine inen bir yolculuğa çıkmak demek. The Square, hem sanat severlerin hem de toplumsal eleştirilerden hoşlananların kaçırmaması gereken bir yapım.