Polis Arabası, iki çocuğun tesadüfen buldukları terk edilmiş bir polis arabasıyla çıktıkları macerayı anlatan gerilim dolu bir film. Film, çocukların bir uçsuz bucaksız kırsal alanda yaptıkları keşif ile başlıyor. Bir gün, oyun oynarlarken hayatlarının macerasını yaşayacaklarından habersizce terk edilmiş bir polis arabasına rastlarlar. Araba, içindeki tüm cazibeyle onları büyüler ve bir karar verirler: Arabaya binip yola çıkmak. Bu cesur hamle, onları nereye varacağının belirsiz olduğu tehlikeli bir yola sürükler. Ormanın içinden geçerken, yaşadıkları küçük kasabadan epey uzaklaşırlar. Ancak çocuklar, polisin peşinde olduğundan habersizdirler. Çünkü arabanın sahibi, işlerini yarım bırakan bir polis şerifidir ve arabasında çok değerli bir yük vardır. Film boyunca, çocukların yaşadıkları kıvamında verilen gerilim dozu, izleyiciyi ekran başına kilitler. Polis Arabası, masumiyet ve hırsızlık arasındaki ince çizgide gezinen çocukların büyüklere özgü kararlar aldığı, etkileyici bir atmosfer yaratıyor. Filmin yönetmeni Jon Watts, izleyicilere karakterlerin duygusal dünyasına nüfuz etme fırsatı sunarken, bir yandan da izleyeni diken üstünde tutmayı başarıyor. 1954 model polis arabası ise hikayenin diğer baş kahramanı olarak öne çıkıyor. Bu araba, hikayenin hem fiziksel hem de ruhsal macerasının en önemli nesnesi olarak kendisini gösteriyor. Arabadaki yolculuk, çocuklar için hem kaçış hem de bir öğrenme deneyimi olurken yapımcılar, bir şekilde izleyiciye çocukluk anılarını ve hayal gücünün gücünü hatırlatıyor. Polis Arabası, çocukların, onlar için güvenli olmayan bir dünyada kendi risklerini nasıl yönetmeye çalıştıklarını anlamamızı sağlıyor. İzlemek isteyenler için, film hem diken üstünde tutan gerilimi hem de çocuk saflığını bir arada sunarak izleyicilere farklı bir sinemasal deneyim vaat ediyor.
