Montana Story, izleyicileri doğanın ve insan duygularının çarpıcı bir şekilde harmanlandığı bir dünyanın içine çekiyor. Filmin başrollerinde Owen Teague ve Haley Lu Richardson yer alıyor. Hikaye iki yabancı gibi görünen, ancak aslında birbirleriyle derin bir bağı olan iki kardeşin etrafında şekilleniyor. Uzun süre uzak kaldıkları aile çiftliğine geri dönen Erin ve Cal, burada geçmişin hayaletleriyle yüzleşmek zorunda kalırlar.
Film, geniş Montana manzaraları ve pastoral görüntüler eşliğinde, doğanın insanların yaşamlarına nasıl etkide bulunabileceğini gözler önüne seriyor. Yönetmenler Scott McGehee ve David Siegel, doğa ve insan arasındaki bu karmaşık ilişkiyi sade ama etkileyici bir dille anlatıyor.
Montana Story’nin hikayesi hem modernliğe hem de geçmişe dair sorular barındırıyor. Erin ve Cal arasındaki gerginlik, aile bağlarının ve geçmiş travmaların etkisiyle sıcak ve durağan bir anlatıma dönüşüyor. Ancak bu, filmin temposunu asla düşürmüyor. Tam aksine, izleyici bu içsel yolculukta karakterlerle birlikte yavaşça ama derin bir yolculuğa çıkıyor.
Film izleyiciyi sadece manzarasıyla değil, aynı zamanda bu manzaraların yaşamlar üzerindeki etkisiyle de büyülüyor. Sade ama güçlü, sessiz ama yankı uyandıran anlatımıyla Montana Story, izleyicisini içsel bir sorgulama yapmaya davet ediyor. Her karakterin kendi yolculuğunda ve mücadelelerinde, izleyici de kendi hayatında unuttuğu, göz ardı ettiği ya da üstesinden gelmek için çabaladığı konularla yüzleşiyor.
Montana Story ile ilgili incelemeler olumlu yönde, doğa ve insan psikolojisinin vurgulandığı bu film, sessiz ama uzun süre akılda kalıcı bir etki bırakma potansiyeline sahip. İzleyecek olan herkese, duygusal ve görsel bir şölen sunan Montana Story, mutlaka görülmesi gerekenler listesine eklenmeli.