Küçük Kız Kayboldu, 1965 yapımı olan ve gizemin sınırlarında gezen bir psikolojik gerilim filmidir. Otto Preminger’in yönetmen koltuğunda oturduğu bu film, seyircileri ilk andan itibaren bir kandırmaca ve bilinmezlik ağına çekmeyi başarıyor. Film, İngiltere'ye yeni taşınan Amerikalı bir anne olan Ann Lake'in hikayesini ele alıyor. Kızı Bunny'nin kaybolmasıyla başlayan bu hikaye, izleyenleri peşinden sürükleyen bir gerilime dönüşüyor. Ann, kızını teslim ettiği okulda küçük Bunny’nin hiçbir kaydının olmaması ve kimse tarafından tanınmaması üzerine büyük bir şok yaşar. Film boyunca Ann, polis dedektifi Newhouse’un da yardımıyla kızını bulmaya çalışırken çaresizliğini ve toplumun ona olan güvenmemesini sıkça hisseder. Bu süreç, izleyiciyi de Ann’in acil ve karmaşık düşünce yapısına ortak ederek hikayeye bağlıyor. Film, zamanda geriye dönüşlerle ve yan karakterlerin gizemleriyle dolu bir yapıya sahiptir. Ann’in kardeşi Stephen Lake’in durumu daha da karmaşık hale getiren, Bunny’nin varlığına dair hiç kanıt gösterememesi de gerilimi arttıran unsurlardır. Hikaye ilerledikçe, Ann'in bile akli dengesinin sorgulandığı ve gerçek ile hayal arasında gidip gelen sahneler, izleyicide sorgulamalar başlatıyor. "Küçük Kız Kayboldu" filmi, sadece olayların akışı ile değil, aynı zamanda yaratıcı kamera açıları ve dramatik müzikleriyle de izleyiciyi mest ediyor. Film, sıradan bir kayıp hikayesi gibi başlasa da, izleyenleri psikolojik bir labirente dahil ediyor ve sonunda oldukça beklenmeyen bir şekilde çözülüyor. Bu detaylı anlatım ve sürükleyici olay örgüsü, filmi gizem ve gerilim türünde unutulmaz bir eser kılıyor. Film, bir yandan izleyiciye çaresizlik duygusunu derinden hissettirirken, diğer yandan çözümü bulma arzusunu da kamçılıyor. Eğer akıllıca kurgulanmış bir gizem filmi izlemek istiyorsanız, "Küçük Kız Kayboldu" doğru bir tercih olacaktır.