Hamlet, William Shakespeare'in ölümsüz eserlerinden biri olan klâsik bir trajedi tiyatro oyununun sinemaya uyarlamasıdır. Bu eser, Danimarka Prensi Hamlet'in babasının ölümünden sonra adalet arayışını ve intikam tutkusunu konu edinir. Modern yorumlarla beyaz perdeye taşınan Hamlet filmi, izleyicilere karakterlerin içsel çatışmalarını derinlemesine bir şekilde sunar.
Film, Hamlet'in annesi Kraliçe Gertrude ile amcası Claudius'un acele evliliği ve bunun getirdiği saray entrikaları ile başlar. Hamlet, babasının hayaletinin kendisine görünmesinden sonra içsel bir krize girer. Bu kriz, onu sürekli olarak varoluşsal sorgulamalara ve intikam arzusuna yöneltir. Prens Hamlet'in âdeta bir delilik ve intikam oyunu oynaması, izleyicileri nefes kesici bir gerilim içinde tutar.
Eserin sinemaya uyarlanmasında etkileyici set tasarımları ve dönem kostümleri öne çıkar. Başroldeki oyuncunun performansı, Hamlet'in karmaşık ruh halini ve psikolojik derinliğini o kadar etkileyici bir şekilde yansıtır ki, izleyici olarak kendinizi onun zihinsel mücadelesinin tam merkezinde bulursunuz. Filmde yer alan monologlar, özellikle "Olmak ya da olmamak" diye başlayan o ünlü sahne, izleyicilerin zihnine adeta kazınır.
Hamlet adı altında sinemaya uyarlanmış birçok versiyon olsa da bu uyarlama, klasik edebiyat ve psikolojik drama meraklıları için bir başyapıt niteliğindedir. Shakespeare'in eserine olan sadakatiyle dikkat çeken film, aynı zamanda modern izleyicinin ilgisini taze tutacak şekilde yenilikçi anlatım teknikleri kullanır.
Toplumsal eleştiriler ve bireysel trajedilerin işlendiği bu film, izleyenleri düşündürürken aynı zamanda zaman ve mekânı aşan temalarıyla evrensel bir dil kurar. Hamlet'i izlerken, sadece Prens Hamlet'in değil, kendi iç dünyamızın da derinliklerine iniyoruz.