Goon, beni büyüleyen ve her anıyla adeta ekran başına kilitleyen bir film olarak dikkat çekiyor. Bu sıra dışı hokey filmi, seyirciyi alışılmış spor filmlerinden farklı bir yöne doğru sürüklüyor. Doug Glatt adlı karakterin gözünden anlatılan hikaye, spora ve özellikle hokeye farklı bir açıdan bakmamızı sağlıyor. Doug, ailesinin yüksek beklentilerine karşın, kendi yolunda gitmeye çalışan bir adam olarak karşımıza çıkıyor. Çok da zeki olmasa da, Doug'ın yüreği oldukça büyük ve sonunda beklenmedik bir yola giriyor: yerel bir hokey takımının 'dövüşçüsü' olmak. Film, Doug'ın bir gece kulübündeki kavgadan sonra, yerel bir hokey antrenörü tarafından keşfedilmesiyle başlıyor. Doug, çok iyi bir dövüşçü olarak dikkat çekiyor ve bu, ona hokey takımında bir yer kazanmasına olanak tanıyor. Başlarda bu işte neler yapabileceği konusunda şüpheler taşıyan Doug, zamanla takımın ve hokeyin bir parçası olmanın nasıl bir his olduğunu öğreniyor. Goon’un kalbi, Doug’ın bu yolculukta bulduğu arkadaşlıklar ve takım ruhunda yatıyor. Doug, başlangıçta sadece fiziksel gücüyle bilinirken, takım arkadaşları onu daha derinlemesine tanıdıkça, onun sadakatini ve cesaretini de keşfediyorlar. Bu, filme hem mizahi hem de duygusal bir derinlik katıyor. Sadece dövüş sanatları ya da sporun sertliğini değil, aynı zamanda arkadaşlık, azim ve topluluk gibi konuları ele alan Goon, izleyicilerin gönlünde taht kuruyor. Hikaye, kendini kabul ettirme, topluluğun bir parçası olma ve kişisel gelişim temalarını işlerken, izleyicilere eğlenceli ve düşündürücü bir deneyim sunuyor. Spor filmleri türünün yeni bir temsilcisi olan Goon'u mutlaka izlemelisiniz!