Farming filmi, gerçek hayattan esinlenmiş etkileyici bir dram olarak karşımıza çıkıyor. Film, yazar ve yönetmen Adewale Akinnuoye-Agbaje'nin kendi yaşamından ilham alarak ortaya koyduğu otobiyografik bir hikaye. "Farming", 1960 ve 70'lerde, Nijeryalı ebeveynlerin çocuklarını daha iyi bir yaşam ümidiyle İngiliz ailelere geçici olarak evlatlık verdikleri sistemden adını alıyor. Hikayenin merkezinde, yeniyetmelik çağındaki Enitan'ın kendini ve kimliğini bulma çabası yer alıyor. Londra'da beyaz bir ailenin yanında büyüyen Enitan, hem siyahi kimliğini reddetme hem de kabul görme ikilemi arasında sıkışmış bir genç olarak betimleniyor. İnişli çıkışlı bir macerayla, topluma kabul görebilmek adına beyaz arkadaşları tarafından çoğunlukla dışlanan bir grup zenci gencin lideri olan Enitan'ın, kendisiyle ve çevresiyle verdiği mücadeleyi izliyoruz. Film boyunca, Enitan'ın kendini bulma yolculuğu sert ve duygusal bir anlatımla işleniyor. Bu arayış sırasında, İngiltere'nin ırkçılık dolu karanlık yüzü ve Enitan'ın içinde bulunduğu topluluğun şiddet içeren tutumları da etkileyici bir şekilde gözler önüne seriliyor. Gencin beyazlar tarafından kabul görebilmek için yaşadığı içsel çatışmaları, gerilimi artıran bir unsur olarak dikkat çekiyor. Farming, Enitan'ın tanık olduğu ve yaşamının her anını derinden etkileyen ırk ve kimlik meselelerine odaklanarak, izleyicilere duygusal ve düşündürücü bir film deneyimi sunuyor. Yönetmenin etkileyici anlatımı ve başrol oyuncusu Damson Idris'in güçlü performansı ile film, izleyiciyi hem rahatsız ediyor hem de düşündürüyor. Sonuç olarak, Farming filmi, türünün özgün örneklerinden biri olarak, kimlik arayışının zorluklarını ve ırkçılığın derin etkilerini derinlemesine işliyor. Gerçek hayattan alınan bu hikâye, izleyicilere sadece bir dram sunmakla kalmıyor, aynı zamanda sosyal bir mesaj da vererek uzun süre akılda kalan bir iz bırakıyor.