Akira Kurosawa'nın 1948 yapımı filmi Drunken Angel, yönetmenin erken dönem eserlerinden biri olmasına rağmen, birçok sanat eleştirmeni ve izleyici tarafından bir başyapıt olarak kabul edilir. Film, savaş sonrası Tokyo'nun kirli arka sokaklarında geçen karanlık bir drama niteliği taşır. Hikaye, alkolik bir doktor olan Dr. Sanada ve genç mafya üyesi Matsunaga arasındaki beklenmedik ilişkiyi konu alır. Dr. Sanada, Matsunaga'nın ciddi bir şekilde hastalandığını keşfettikten sonra onun hayatını kurtarma çabasına girer. Matsunaga ise rakip çeteler ve kendi sağlığıyla tehlikeli bir savaş içindedir. Film, dönemin Japonya'sında alkol, hastalık ve toplumun alt kademelerinde yaşanan çürümeyi ustalıkla işler. Kurosawa'nın incelikli yönetmenliği ve Toshirō Mifune ile Takashi Shimura'nın etkileyici oyunculukları, Drunken Angel'ı unutulmaz kılan unsurlar arasında yer alır. Drunken Angel, Kurosawa'nın ilk toplumsal dramalarından biri olarak dikkat çekmektedir. Film, ikilinin gelişen dostluğu üzerinden insanlık ve kurtuluş temasını işlerken, izleyiciye hayatı sorgulatan önemli sorular yöneltir. Dr. Sanada'nın Matsunaga üzerindeki etkisi, gücün ve umudun yeni anlamlar kazanmasına neden olur. Küçük bir mahallede yaşanan büyük çatışmalar, karakterlerin içsel dünyalarının derinliklerine inmemizi sağlar. Drunken Angel, yalnızca derin hikayesi ve karakterleriyle değil, aynı zamanda dönemin Tokyo'sunu başarılı bir şekilde yansıtmasıyla da büyük beğeni toplamıştır. Özellikle, bunu izleyerek Kurosawa'nın duygusal derinlikli işlerine hayran kalmak kaçınılmazdır. Drunken Angel, her sinemaseverin mutlaka izlemeye değer bulacağı etkileyici bir drama sunuyor.
