Azrail'i Beklerken, Marjane Satrapi ve Vincent Paronnaud tarafından yönetilen, duygusal ve görsel bir şölen sunan bir film. 1950'lerin Tahran'ında geçen hikaye, ünlü müzisyen Nasser Ali Khan'ın (Mathieu Amalric) yaşamının son günlerinde yaşadıklarını anlatıyor. Yıkılmış kemanı, kaybettiği aşkı ve tükenmiş tutkusu arasındaki ince çizgide gidip gelen Nasser, yeniden müziğini bulmanın derin arayışına giriyor. Film, o dönemin İran'ının atmosferini başarıyla yansıtan olağanüstü bir sinematografi ile bezenmiş. Nasser'in hayal dünyasında çıktığı mistik seyahatlerde, izleyiciler sürreal bir anlatım diliyle karşılaşıyor. Bu öğeler, filme büyülü gerçekçilik katıyor ve hikayeyi daha çekici hale getiriyor. Nasser Ali'nin peşini bırakmayan Azrail'in sürekli varlığı, yaşama ve ölüme dair düşündürücü temalar ortaya koyuyor. Filmde, kederli ancak bir o kadar da umut dolu anlar izleyiciyi etkiliyor. Nasser'in hayatındaki insanlar; karısı, çocukları ve geçmişteki büyük aşkı İrân'ın hikayeye dahil olmasıyla, film aile bağları ve özlemler üzerine derinlemesine bir inceleme sunuyor. Ana tema olan müziğin, karakterinin duygusal dünyasına olan etkisi de dikkat çekiyor. Nasser Ali'nin müziği, onun varoluşsal krizinin hem kaynağı hem de çözümü olarak resmediliyor. Filmdeki etkileyici müzik kullanımı, seyirciyi adeta başka bir boyuta geçiriyor ve Nasser'in dünyasını daha iyi anlamalarına yardımcı oluyor. Azrail'i Beklerken, izleyenlere hüzünlü fakat umut dolu bir hikaye sunarken, aynı zamanda mizahi unsurlar sayesinde yer yer güldürüyor da. Bu yönleriyle, hem dramatik hem de hafif bir anlatı sunuyor. Sonuç olarak, Azrail'i Beklerken izlenmesi gereken, etkileyici bir film. Hayatın değerini anlamaya çalışanlar için, hem duygu yüklü hem de ilham verici bir hikaye sunuyor.