"84 Charing Cross Road", Helene Hanff'in aynı adlı otobiyografik eserine dayanan, zarif ve duygusal bir film olarak karşımıza çıkıyor. Film, 1949 yılında, New York'ta yaşayan Amerikalı bir yazar olan Helene Hanff'in, Londra'daki Marks & Co adlı bir kitapçıya yazdığı mektup ile başlayan gerçek bir hikayeyi anlatır. Film, aslında iki ana karakterin birbirlerine olan bağlılığını ve güçlü bir dostluğu anlatıyor. Helene Hanff, kariyerinin başlangıcında kitaplara düşkün bir yazardır. Londra'daki antik kitapçıdan edindiği kitaplar, onun için New York'un kaotik yaşamından bir kaçış noktasıdır. Bu yazışmaların diğer ucunda ise, kitapçıda çalışan Frank Doel bulunmaktadır. İkili arasındaki mektuplaşmalar, yıllar sürecek bir dostluğun temellerini atar. Film boyunca izleyiciler, Helene Hanff'in mizahi ve içten yazılarına şahit olurken, Frank Doel'in kibar ve resmi üslubunu yakından tanıma fırsatı bulur. Aralarındaki bu bağ, yalnızca kitap ve mektuplarla sınırlı kalmayarak, zamana meydan okuyan duygusal bir ilişkiye dönüşür. Ayrıca film, izleyiciye dönemin Londra ve New York'undaki yaşamı gözler önüne seriyor. Bugünün dijital çağında, mektup yazmanın ve gerçek samimiyetin ne denli değerli olduğunu hatırlatan bir yapım olarak "84 Charing Cross Road", her kitapseverin mutlaka izlemesi gereken bir film. Bu dokunaklı hikaye, izleyicilere dostluğun zaman ve mesafeyi aşabileceğini, kitapların ise insanları bir araya getirme gücünü en içten şekilde sunuyor. Film, hem kitap tutkunları hem de geçmişin sıcak dostluklarına özlem duyanlar için tam anlamıyla kaçırılmaması gereken bir eser olarak öne çıkıyor. İki ayrı kıtada yaşayan iki insanın, bir kitapçı aracılığıyla kurduğu güçlü bağ, izleyicilere insan ilişkilerinin ve iletişimin gücünü etkileyici bir biçimde hissettiriyor.