Cosmopolis, David Cronenberg’in yönetmenliğinde, Don DeLillo'nun aynı adlı romanından uyarlanan etkileyici bir drama filmidir. Hikaye, genç ve başarılı finansçı Eric Packer'ın (Robert Pattinson) bir gün boyunca limuzin içinde Manhattan sokaklarında geçen yolculuğunu konu alır. Film, kapitalizmin insan psikolojisi üzerindeki etkilerini gözler önüne sererken, toplumsal ve ekonomik düzenin geleceğine dair karanlık bir portre çizer. Bir günde, kendi tehlikeli finans dünyasından çıkan Packer, adeta modern hayatın küçük bir alegorisi haline gelen bir yolculuk yaşar. Limuzinin içi, giderek kaotikleşen dış dünyadan bir sığınak gibi görünse de, aslında Packer'ın içsel çatışmalarını ve giderek artan paranoyasını gözler önüne serer. Packer’ın yolculuğunda, karşılaştığı çeşitli karakterlerle olan etkileşimleri, kapitalizmin ve teknolojinin insan üzerindeki dönüştürücü ve mahvedici etkilerini ortaya koyar. Cosmopolis, her ne kadar olaylar zinciri açısından dışarıdan sakin ve durağan görünüyor olsa da, izleyiciye derin filozofik sorular yöneltir. Gerçek ile sanalın, ekonomi ile insani değerlerin kesiştiği bu modern dünya tasvirinde, Packer’ın kendi içsel yolculuğu ise filmin temel çatışmasını oluşturur. Yönetmen Cronenberg, filmde yarattığı yoğun atmosfer ve Robert Pattinson'un etkileyici performansı sayesinde, izleyiciyi Eric Packer’ın karmaşık ve gerilim dolu dünyasına çeker. Cosmopolis, minimalist ancak bir o kadar da güçlü anlatım tarzıyla, kapitalizm eleştirisi yapmakla birlikte, bireyin modern dünyadaki yerini sorgulatan bir eser. Bu film, sadece bir izleme deneyimi sunmuyor; aynı zamanda izleyiciyi düşünmeye sevk eden derinlikli bir yapım olarak öne çıkıyor. Cosmopolis’i izlemek, kaçırılmaması gereken bir sinema deneyimi sunarken, aynı zamanda globalleşen dünyanın vahşi gerçekliğiyle yüzleşme cesaretini de gerektiriyor.